Marka Yaratmak, Marka Bağımlılığı, Beyin Yıkama

Üniversitelerde ders olarak okutuluyor, seminerler, sempozyumlar, konferanslar yapılıyor, binlerce kitap yazılıyor “marka yaratmak” üstüne.

Daha marka yaratma kavramının konu bile olmadığı zamanlarda marka olmuş ürünler inceleniyor, örnekleniyor bakın işte böyle marka olunur diye.

Çoğunluk da bunun barındığı acayipliğe takılmıyor, marka yaratmanın iyi birşey olduğunu zannediyor. Tamam ekonomistler, sağcısı solcusu buna kapitalist sistemin kuralları/naneleri gözüyle bakıyor ama saf insan mantığıyla bakan biri niye beni kerizlemenin bir yöntemi diye düşünmüyor acaba?

Gilette veya Coca Cola herhalde “hadi markamızı yaratalım” diye uğraşılıp yaratılmamıştı. Birisi çok dahiyane bir üründü diğeri de çok sevilen bir lezzetli şurup. Coca Cola da zaten içine gazı basınca tutulmuştu. İkisi de marka olmuştu, marka yaratma diye bir konu bile yokken. Bizim en meşhur markalarımız Hacıbekir ile Vefa Bozası değil mi? Marka danışmanlarına para mı ödemişlerdi?

Şimdi marka olmak için ne çok yenilikçi bir ürün olmanız gerekiyor ne de en kaliteli ve yararlı. Hatta lezzeti kötü bile olabilir. Çünkü o kötü lezzeti bile size lezzetli gelecek hale getirmek marka yaratmanın konusu içine giriyor. Marka olmanın artık ürünün özelliği ile hiçbir ilgisi yok. Normal, sıradan bir ürünü bile marka haline getirmenin yolları, teknikleri, üniversitede dersi var. Çünkü marka olunca değeri sanal olarak artıyor.

Satışı, kalitesi, faydası ile kendi kendine doğal akışı içinde oluşmuş bir marka olamadan, pazarlama tekniklerinin bir yolu olarak yaratılmış bir marka sanal bir değer değil mi? O zaman sanal bir değeri hem de benzerlerinin 5-10-20 misline satmak için psikolojik beyin yıkama yolları kullanmak niye bir tür ahlaksık hatta suç sayılmıyor da şık bir ders gibi okutuluyor.

Beyaz peyniri 1 e alıp 10 a satan bakkala herkes kızar, hatta vay soyguncu der. Ama aynı kalitedeki t-shirtü 1 e mal edip 20 ye satarsanız, eğer marka iseniz müşterileriniz kendilerini soyulmuş değil itibarları artmış görür. Bakkaldaki aynı peynir de Macro marketten 30 a alındığında kesinlikle 3 misli de lezzeli olur. Bu bir tür beyin yıkamadır ama tek başına odaya kilitlenip, aylarca yanıp sönen ışıklara ve acaip seslere maruz bırakılmadığınız için markayı yaratanlara beyin yıkama gibi bir suç isnat edilmez.

Marka yaratmak ve markaya üründen çok değer/fiyat kazandırmak insan psikolojinin zaafından, başkalarından farklı/üstün olma dürtüsünden faydalanıyor. Niye bu bir tür, marka üstünden “ırkçılık” yaratmak sayılmıyor, kınanmıyor da matah kabul ediliyor?

Dikkat edin çoğu marka kullananlar, bu markalara obsesyon derecesinde bağlanıp marka olmayan ürünleri, hatta biraz daha alt sıradaki markaları bile, aslında ürünü sevseler bile kullanamıyorlar. Yani psikiyatrik açıdan günde 50 kere elini yıkamakla aynı semptom. Marka yaratanların da en başarılıları ise bu obsesyonu azami ölçüde yaratabilenler.

Üniversite derslerine, “marka yaratmanın” yanısıra, “sanal markalaştırmanın toplum ekonomisine ve psikolojisine zararları “ diye bir ilave yapılsa iyi olmaz mı?