KENDİNE SAMİMİ OLMAMAK NE DEMEK?

Bu konuya çok takarım. İnsanın kendisine karşı samimi olmaması. Çok da düşeriz bu hataya. Kendine samimi olamamayı kendini tanımamak, kendiyle yüzleşememek, kendini olmadığı biri gibi zannetmek olarak görüyorum.

Mesela, “ben çok açık görüşlüyümdür, kimseyi ayırmam, kimseyi yargılamam, herkesin hakkına, hukukuna saygılıyım, özgürlüklerden, kadın erkek eşitliğinden yanayım” deriz. Kaç kişi böyle olmadığını söyleyebilir? Mesleği politika olanlar söyleyebilir onlar meslek hastalığı olarak zaten yalan söylerler.

5 yaşındaki çocuğunun yaptığı uyduruk çiziktirmeyi ilerde sanatçı olacak şeklinde yorumlamak, başka çocukların resimlerinde bir sanat görmemek de kendine karşı dürüst, samimi olamamaktır aslında ama hissi sebepler dolayısı ile hoş karşılanabilir. Çocuğunu yanlış doldurmanın dışında nispeten zararsızdır da. Ama biraz okumuş yazmış, biraz etrafında olup bitenlere bakmış olanların samimiyetsizliğini hoş karşılayamıyorum.

Mesela bir film aklıma geldi. The Devil’s Own. 90’lardan bir film. Brad Pit, Harrison Ford falan oynuyordu. Brad Pitt bir IRA militanıydı. Belfast’daki bir olayda İngiliz askerlerini öldürmüştü.

Film hem Türkiye’de hem de dünyada çok sevilmiş ama haliyle IRA “terör” örgütünü bir nevi yücelttiği için İngiltere’de çok sevilmemişti.

Film Türkiye’de oynadığında beğenmeyen, hele Brad Pitt’in oynadığı IRA militanını sevmeyen yoktu. Hatta bir sürü kız arkadaşımız bu “teröriste” aşık bile olmuştu. Bugün tekrar seyretsek TC’cimiz, sağcımız, solcumuz, ırkçımız, Kemalistimiz, ulusalcımız ve dünyadan bihaber olanımız gene bu karakteri çok severiz.

İyi de bunda bir tuhaflık yokmu? Kendimizi kandırmıyor muyuz, kendimize karşı samimiyetsiz davranmıyor muyuz? Bugünlerde haberleri seyrederken aklımıza bu film gelip de kafamız karışmıyor mu?

Hadi farklı bir konudan da örnek verelim.

Mesela ahlak anlayışımız. “Ben evliliğe karşıyım, aşkı öldürüyor, zart zurt.” İyi güzel ama o zaman kızın büyüdüğünde de “ben öyle dedim aslında, ama işte çevre baskısı falan, evlenseniz daha rahat edersiniz, sizin için yani, ama çocuk olursa evlenin haa” falan diye de gevelemeyelim.

Demem o ki, şu Facebook’daki paylaşım, beğenme, v.b zamazingolarında o kadar birbiriyle çelişkili hareketlere rastlıyorum ki aklım almıyor. Bazen diyorum ki bu yazdığımı beğenen adam ya yazdığımı okumamış ya da Özdemir Erdoğan’ın güzel şarkısındaki gibi beni “nedensizce çok seviyor”. Çünkü bakıyorum bugün yazdığımı beğenen yarın tam tersi birşeyi paylaşıyor ya da beğeniyor.

Neysek o olalım, herşey kabulüm, fikrinize, duygularınıza saygım sonsuz, ama “mış” gibi yapmayalım, başta kendimize karşı samimi olalım. Öncelikle kendimizi sonra başkalarını kandırmayalım.