Ya eskiden eş, dost arkadaş karşılaşınca öpüşürdük. Sonra bir havayı öpme adeti gelişti. Neymiş hastalık falan bulaşmasın hesabı. İyi güzel, o zaman öpüşmeyelim ama öpüşür gibi yapıp havayı öpmek de çok komik, embesil bir durum oluyor. Bu hesapla el sıkışmakla da hastalık bulaşır diye düşünelim ve elimizi el sıkışacak gibi uzatıp aniden geri çekelim. Hatta biz bunu çocukken “zzzıt Erenköy” gibi bir laf eşliğinde zaten yapardık. Yeni selamlaşma şekli sesli ve hareketli olarak böyle olabilir.
Yeni selamlaşma şekillerinde biri de “kafa atma”. İlk defa 3-5 sene evvel Trabzon’da başıma gelmiş Karadenizlilere özgü birşey zannetmiştim. Şimdi heryerde. Geçenlerde liseden bir arkadaşıma rastladım. Özlemden olsa gerek sıkı bir kafa yedim. Tamam anladım ideolojik bir tarafı var, masonların el sıkışırken erotik bir şekilde birbirlerinin bileklerini gıdıklamalarına ve “sen de bizden misin?” yoklamasına benziyor. Ama beklemeden, yumurta tokuşturur gibi tek taraflı kafa yemek hoş olmuyor. Mason değilsen en fazla avucunun içi gıdıklanıyor ya da bu konudan habersizsen “ulan herif bana mı yazılıyor?” diye işkillenebiliyorsun. Kafa yemek öyle değil bazen acıtıyor.
Bence “hadi eyvallah, görüşürüz, allahaısmarladık” gibi geleneksel vedalaşmalarımız yerine geçen laflar da çok saçma olmaya başladı. İlk önce “kendine iyi bak” çıktı. Sonra bu yetmedi “kendine çok iyi bak” haline geldi. Şimdilerde ise “kendine iyi davran” oldu.
Yarın ne olacak? “Kendini mutlu et, aşırıya kaçma”