Monthly Archives: July 2017

Esaretle Özgürleşmek Olur mu?

Kendi ile ilgili her istediğini yapabilmek özgür olmak anlamına gelir mi?

Bir şeyi kapatmak için özgür olmak bana kendi içinde bir paradoks barındırıyormuş gibi geliyor.

Mesela kendini bir odaya kilitleyip anahtarı da pencereden atan adam için kendini hapsetme özgürlüğünü kullanmış “özgür” bir adam diyebilir miyiz?

Demokraside de işte böyle “özgürlükler” var.

Şehit Düşmek Ne Demek? Kimler Şehit Olur?

Anlayamadığm Şeylerden…

Şehit Düşmek Ne Demek? Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne baktım. Şehit düşmek için şöyle bir tarif var. -Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölmek.

O zaman her savaşta ölene şehit diyebilir miyiz? Mesela garip Amerikan askerleri Vietnam’da, Saygon’da ya da Irak çöllerinde kutsal bir ülkü de sayılabilecek demokrasi, insan hakları v.b inançlar uğruna öldüklerini zannettiklerinde şehit oldular mı? Yoksa kendi ülkelerini ya da inandıkları rejimlerini koruyan Vietnamlılarla, Iraklılar mı şehit oldular? Amerikalı askerlere “sizin orada ne işiniz vardı sizin şehitliğiniz sayılmaz” dense, “ya biz demokrasi, insan hakları falan diye kandırıldık, meğerse amaç başkaymış, kafamız şimdi bastı” deseler hafifletici sebep var diye gene de şehitlikten faydalanamazlar mı?

Ayrıca askerciğin öyle kutsal ülküsü falan olmayabilir, savaşın sebebine de inanmayabilir. Sadece 20 yaşına gelip asker olduğu için sürüldüğü cephede, anlam da veremediği birşey için öldüğünde şehitlik mertebesine erişir mi? TDK sözlüğünde öyle bir açıklama yok ama, yoksa şehitlik sadece Müslümanlara özgü birşey mi? Eğer öyleyse, iki Müslüman ülke savaşırken, iki ülkeden ölen askerler de şehit mi olur? TDK’daki açıklamaya göre ikisi de şehit olur. Ama o zaman da Orhan Gencebay’ın Sen de Haklısın şarkısı gibi olmuyor mu? Ne yani, şehitlik verilirken haklıya haksıza bakılmıyor mu? TDK sözlüğünde hangi ülkü, hangi inanç belirtilmiyor. Her ülkü, her inanç sayılır mı?

Çok karışık yahu. Bence savaşta ölen gencecik çocuklar, milyonlarca yıllık evrimle bile gelişememiş insan türünün her türlü ekonomik/siyasi hatta şahsi iktidar saplantısını doyurabilmek için, kısaca bok yoluna gidiyorlar. Şehitlik piyango biletindeki teselli ikramiyesi gibi. Üstelik bileti de sen almamışsın ve kazanırsan büyük ikramiyeyi seni savaşa gönderen alıyor.

Everest’e Tırmanmaya da Karşıyım

Adam Everest’e tırmanıyor. Kar, tipi, fırtına bastırıyor, mahsur kalıyor. Hadi arkadan kurtarmaya helikopter gidiyor, derken helikopter düşüyor 3 kişi ölüyor.

Eee, kim dedi sana Everest’e çık diye? Bak 3 kişi seni kurtaracağız diye telef oldu.

Kaptan Cook, Amundsen falan da kutuplara gittiler ama öyle arkalarından onları kurtaracak helikopter falan gelmiyordu. Üstelik onlar keşif yaptılar. Keşfedilmiş yere bir daha zevk için gideceksen başkalarının da başını belaya sokma. Giderken de kimseye haber verme ki seni kurtaracağız diye başkaları da telef olmasın.

Oh ne ala. “Ben gidiyorum birşey olursa gelip alırsınız, dikkat edin buz kayıyor.”

Kendine İyi Davran, Yoksa Kafa Atarım

Ya eskiden eş, dost arkadaş karşılaşınca öpüşürdük. Sonra bir havayı öpme adeti gelişti. Neymiş hastalık falan bulaşmasın hesabı. İyi güzel, o zaman öpüşmeyelim ama öpüşür gibi yapıp havayı öpmek de çok komik, embesil bir durum oluyor. Bu hesapla el sıkışmakla da hastalık bulaşır diye düşünelim ve elimizi el sıkışacak gibi uzatıp aniden geri çekelim. Hatta biz bunu çocukken “zzzıt Erenköy” gibi bir laf eşliğinde zaten yapardık. Yeni selamlaşma şekli sesli ve hareketli olarak böyle olabilir.

Yeni selamlaşma şekillerinde biri de “kafa atma”. İlk defa 3-5 sene evvel Trabzon’da başıma gelmiş Karadenizlilere özgü birşey zannetmiştim. Şimdi heryerde. Geçenlerde liseden bir arkadaşıma rastladım. Özlemden olsa gerek sıkı bir kafa yedim. Tamam anladım ideolojik bir tarafı var, masonların el sıkışırken erotik bir şekilde birbirlerinin bileklerini gıdıklamalarına ve “sen de bizden misin?” yoklamasına benziyor. Ama beklemeden, yumurta tokuşturur gibi tek taraflı kafa yemek hoş olmuyor. Mason değilsen en fazla avucunun içi gıdıklanıyor ya da bu konudan habersizsen “ulan herif bana mı yazılıyor?” diye işkillenebiliyorsun. Kafa yemek öyle değil bazen acıtıyor.

Bence “hadi eyvallah, görüşürüz, allahaısmarladık” gibi geleneksel vedalaşmalarımız yerine geçen laflar da çok saçma olmaya başladı. İlk önce “kendine iyi bak” çıktı. Sonra bu yetmedi “kendine çok iyi bak” haline geldi. Şimdilerde ise “kendine iyi davran” oldu.

Yarın ne olacak? “Kendini mutlu et, aşırıya kaçma”

Milliyetimizle Övünebilir Miyiz?

İnsanlar neden Türk, Japon, Fransız, İrlandalı ya da her ne iseler onunla övünüyorlar? Kaç kişi mlliyetini en azından seçmek için bir çaba göstermiştir? Benim Pariste bir Fransız, Kongonun bir ilkel kabilesinde yerli, Taylanda bir çocuk fahişenin bebeği, ya da Şırnakta bir Kürt olarak doğmak yerine İstanbul Kadıköyde bir Türk olarak doğmama ne gibi bir katkım olmuştur? Sıfır değil mi?

Kimin çevirdiğini bilmediğimiz bir çarkıfelek bize bir milliyet, din, v.b seçiyor. E o zaman ne b.k yemeğe bunlarla övünür, diğerlerini aşağı görürüz. Doğru dürüst insan olmaktan, dünyaya bir şeyler katabilmekten başka nesiyle övünmeye hakkı olabilir insanın? Zaten içine doğduğumuz “değer” dediğimiz şeyler bizi bölmekten, birbirimize düşürmekten başka neye yarıyor? Bari övünmeyelim. En azından bu devirde.

Haa bi de zaten milliyetçiliğimiz de sahtekarca olmuyor mu rakibimiz olan futbol takımı yabancı bir takımla maç yaptığında “benim rakibim kazanmasın, Fransız takım kazansın” dediğimizde. Ne yani milliyetçi geçinenlerin takım sevgisi Türklüklerinden önce mi geliyor. Bu da çok saçma yahu.

Olimpiyatlara Karşıyım

Sporun insanların için iyi birşey olduğunu düşünürüz değil mi? Olimpiyatların da insanları spora özendiren bir tarafı olması lazım herhalde. O zaman olimpiyatlardaki bazı sporlar niye hala var?

Mesela çekiç atma, halter kaldırma, sırıkla atlama. Tamam tarihi özellikleri var falan. Ama düpedüz zararlı be kardeşim. Halter kaldırıp şahane bel fıtığınız olur, çekip atarken o çekiç dolanıp da kafanıza denk gelirse süper kafa yapar diyebiliriz miyiz? Adam yıllarını veriyor bir tahta sırığı 2 cm daha uzağa atsın diye. Ne boka yarıyor, ne gibi bir faydası var?

Yelken yaparsın, futbol, tenis, vb. oynarsın, bunlarla hem eğlenir hem spor yapmış olursun. Siz hiç “ben sürekli 3 adım atlarım, çok eğlenceli, hadi bu Pazar 3 adım atlayalım” diyene rastladınız mı? Çok saçma yahu.